hoşgeldiniz arkadaşlar
  piyesler
 

ALBERT EİNSTEİn
Gülten KARLI
Kişiler :
Albert Eistein
Milevya ( Birinci karısı )
Hans ( oğlu )
Elsa ( İkinci karısı )
Leo Szilard ( Meslektaşı )
Hitler
Roosevelt

( Sahne 1 : Einstein’ın evi. Oldukça yoksul görünümlü bir oda. Yerde eski bir halı. Sobanın üzerinde kuruması için asılmış çocuk bezleri. Lavaboda birkaç tabak çanak.
Odanın kıyısında bir beşik ( içinde bebek ). Odanın ortasında Einstein’ın yerlere serdiği kitapları, hesaplarını yaptığı kağıtlar. Kağıtların arasıda çocuk oyuncakları.
Bir köşede kanepe ve sandalye görülmektedir.)
1.BÖLÜM
EINSTEIN – ( Kısa pantolonlu, saçları darmadağınık bir halde, elinde kömür kovasıyla girer. Kovayı sobanın yanına bırakır. ) Merhaba Milevya ! Nasılsın ?
MILEVYA – ( Yoksul giyimlidir. Omuzlarında şalı vardır. ) Nasıl olabilirim. Gördüğün gibi bezleri kurutuyorum. ( Topladığı bezleri katlar, sepete koyar. )
EINSTEIN – ( Sandalyeye kurulur. Bacak bacak üzerin atar. ) Özel Görecelik Teorim ile ilgili yazımı bilim dergisinde yayımlamışlar. Bundan böyle çocuk bezi kurutmaya son. Odun kömür taşımaya son. Zengin olacağız Milevya. Kocan ünlü bir fizikçi artık. ( Dalgınlaşır. Yerdeki kağıtlarına eğilir. )
MILEVYA – ( İzleyicilere )Dereyi görmeden paçaları sıvıyor.( Einstein’a) Kahve ister misin?
EINSTEIN – ( Dalgın çalışmaktadır. Kağıtların birkaçını toplar. Kendi kendine ) Artık sizi dosyalayabilirim.
MILEVYA – ( Sobanın üzerindeki çaydanlıktan bir fincan kahve doldurur. Einstein’ın önüne oturur. ) Einstein ! Sıcak bir kahve ?
EINSTEIN – ( Gülümseyerek kahveyi alır. ) Teşekkürler Milevya. ( Kağıtlarına eğilir. )
MILEVYA – ( Lavaboda bulaşıkları yıkamaya koyulur. Bu arada beşikteki bebek ağlamaya başlar. Milevya’nın arkası dönüktür. ) Einstein, bebeği sallar mısın ?
( Einstein dalgındır. Milevya’yı duymaz. Milevya dönerek ) Einstein, lütfen bebeği susturur musun ?
( Einstein kendisini çalışmaya vermiştir. Milevya ellerini kurularken )
Aman tanrım! Yine dalgınlığı üzerinde. ( Milevya beşiği çekerek Einstein’ın ayak ucuna yaklaştırır.Einstein’ın ayağını beşiğin korkuluğuna takar. Beşiği sallaması için Einstein’ın ayağını hafif çeker, bırakır. Beşik sallanır,bebek susar. )
HANS – ( Kanepede oturmaktadır. Beşikteki bebeğin sesiyle uyanmış, gözlerini ovuşturmaktadır. ) Anne ! Anneciğim !
MILEVYA – Tamam. ( Hans’ı Einstein’ın yanına oturtur. Eline çıngırak verir. ) Oyna sen burada, ben şimdi hazırlarım çorbanı.
( Einstein bir yandan hesaplarıyla uğraşırken öte yandan, ayağıyla beşiği sallamayı sürdürmektedir. Milevya lavaboya giderken, Einstein’ın ayağını beşikten çıkarır. )
HANS – ( Elindeki çıngırağı Einstein’ın kulağının dibinde sallamaktadır. Soğumuş kahveden içer, yüzünü buruşturur. İçmesi için Einstein’a da uzatır. Einstein uzatılan kahveyi bilinçsizce içer. Hans kahve fincanı elinde ağlayarak annesinin yanına gider. Eteğini çekiştirir. ) Anne, anneciğim ! Baba içti !
MILEVYA – Ağlama bebeğim, o zaten babanın kahvesiydi. ( Yanağını okşar.) Aferin oğluma. Babasına kahvesini içirmiş. ( Fincanı elinden alır.) Bunu yerine koyalım.
( Tencereyi gösterir.) Bak, anneciğin mis gibi çorba yaptı sana.
( Hans koşarak Einstein’ın yanına gider. Kağıtların altında kalan arabasını almak ister, alamaz. Çıngırağıyla Einstein’ın kafasına vurur.)
MILEVYA – ( Elinde çorba kasesiyle gelir.) Yapma Hans! Çok ayıp ama. Bak baba çalışıyor. ( Hans vurmayı keser. Milevya yere oturur.) Gel bakalım. Ham yapsın güzel oğluuum.
( Beşikteki bebek ağlamaya başlar. Einstein çalışmayı bırakır. Dalgın kalkar. Kemanını alıp çalmaya başlar.)
MILEVYA – ( Çorba kasesini Hans’ın önüne bırakır.) Kendin yiyebilirsin Hans.
( Beşiği sallamaya başlar.) Einstein !
EINSTEIN – ( Çalmayı bırakır.) Evet Milevya!
MILEVYA – ( Üzgün ) Sana söylemiştim… Almanya’yı sevmiyorum… Zürih’e dönmek istiyorum.
EINSTEIN – Nasıl istersen Milevya. ( Yeniden kemanını çalmaya başlar.)
2.BÖLÜM
( Einstein’ın evi. Oda bomboştur. Yalnız yerde Einstein’ın bilimsel çalışmalarının kopyaları ve bir sürü kullanılmış kağıt vardır. Odanın köşesinde eski bir örtü görülmektedir.)
EINSTEIN – ( Elektrik şokuna maruz kalmış görünümü vardır. Ayakları çıplaktır. Yerde oturmakta, kağıtlara hesaplar yapmaktadır. Kapı vurulur.) Giriniz!
ELSA – ( Girer. İri yarıdır. Kolunda çanta, başında şapka vardır. Şaşkın ) Kuzen! Burada ( Çevresine bakınır.) nasıl yaşıyorsun? Eşyaların nerede?
EINSTEIN – Onları Milevya’ya gönderdim.
ELSA – Milevya gittiğinden beri kendini iyice bıraktın. ( Lavaboya gider. Ocağın üzerindeki tencereyi açar. Yüzünü buruşturur. İğrenerek, kendi kendine ) Çorbasının içinde yumurta haşlıyor! Tavuk pisliği de hala üzerinde. Kuzen! Kendini çalışmaya öyle kaptırıyorsun ki yakında sağlığın bozulacak.
( Köşedeki örtüyü ayağıyla iter.) Bu nedir kuzen?
EINSTEIN – ( Başını kaldırıp bakar.) Uyurken üzerime alıyorum.
ELSA – Yazık, çok yazık. Sağlığını hiç düşünmüyor musun? ( Einstein’ın önüne çömelir.) Bu çalıştığın nedir?
EINSTEIN – Genel Görecelik Teorisi.
ELSA – ( Einstein’ın yanına oturur.) Bir dakika kuzen. ( Einstein’ın kağıtlarını elinden alır. İyice gözüne yaklaştırıp bakar.) Nedir bu görecelik dediğin teori?
EINSTEIN – Büyük mesafelerde zaman ve mekan görecelik kazanır. Sadece ışık hızı sabit kalır.
ELSA – ( Bir an düşünür.) Hiçbir şey anlamadım.
EINSTEIN – Geçen gün işe gitmek için tramvaya binmiştim. Saat kulesinin bulunduğu caddeye bakıyordum. Diyelim ki tramvay ışık hızıyla gidiyor. Ben de kulenin bulunduğu saate bakıyorum. Görecelik teorime göre kulenin tepesindeki saat durmuş gibi görünüyor. Buna karşılık kolumdaki sat daha yavaş hareket eder çünkü hız, ışık hızına yaklaştıkça zaman yavaşlar. Işık hızına ulaşıldığında ise zaman sıfır noktasındadır. Hızları ışık hızına yaklaştığında zaman her gözlemci için aynı değildir.
ELSA – Ya “gerçek” zaman ne olacak? Saat kulesi ve kolumuzdaki saat gerçek olan tek saati göstermek zorunda değil mi?
EINSTEIN – “Gerçek zaman” diye bir şey yok. Zaman sadece ölçüldüğü anı gösterir. Zamanı ölçebilmenin başka yolu yoktur.
ELSA – ( Çantasından bilim dergisi çıkarır. Sevinerek ) Bu anlattıkların yani Görecelik Teorin kanıtlanmış. ( Dergiyi açar.) Burada öyle yazıyor. Ama bu teorin akla şunu getiriyormuş : İkizlerden biri uzayda ışık hızına yakın bir hızla uzun bir yolculuğa çıkarken, öteki evde kalır.
EINSTEIN – ( Sözünü keser.) Astronot olan ikiz geri döndüğünde diğerinden daha gençtir.
ELSA – Neden?
EINSTEIN – Bulunduğu yerde kalan ikiz “normal” zamanı yaşarken, uzaydaki ikizin zamanı yolculuğu boyunca yavaş ilerlemiştir. ( Elsa’nın elindeki dergiyi alır. Gururla bakar, kapatır. Önündeki kağıtlara eğilir, çalışmaya koyulur.)
ELSA – ( Ayağa kalkar.) Kuzen! Benim eve gelsene. ( Çantasından minik bir makas çıkarır. )
EINSTEIN – Niçin Elsa?
ELSA – Baksana yaşadığın yere kuzen. Sağlığın bozulacak. ( Einstein’ın arkasında diz üstü çöker. Saçlarını kesmeye başlar. Bu arada Einstein’ın yazdığı kağıdı dolmuştur. Bakınırken Elsa’nın çantası gözüne ilişir. Formülü çantanın üzerine yazar. Bu arada Elsa boynunu kırarak Einstein’ın saçlarına bakar.) Eveet, çok güzel oldu. ( Çantasını aranır. Einstein üzerine yazı yazmaktadır, çeker alır.) Kalk kuzen! ( Elinden tutar.) Hadi bize gidiyoruz! Ben sana bakarım.
EINSTEIN – Bir saniye Elsa. ( Elindeki kağıda bakar.) Şey, çanta nerede? Az önce bir formül yazmıştım üzerine. ( Çantayı almaya çalışır.)
ELSA – ( Çantasını çeker.) Olmaz kuzen! Çantamı karalamana izin veremem.
EINSTEIN – Lütfen Elsa. Ufak bir şey ekleyeceğim.
ELSA – ( Çantasına iyice sarılır.) Hayır!
EINSTEIN – ( Bir hamleyle Elsa’nın eteğini tutar.) Ne olur dur, kıpırdama!
ELSA – ( Geri sıçrar.) Ne yapıyorsun?
EINSTEIN – ( Formülü Elsa’nın eteğine yazar.) Oldu işte.
ELSA – ( Bağırarak ) Yeni aldığım elbiseme!
EINSTEIN – ( Duymazdan gelir.Elsa’nın koluna girer.) Hadi gidelim. Ha sakın unutma. Evde çantanı ve elbiseni bana vereceksin.
ELSA – (Gülerek) Tamam tamam. (Çıkarlar.)
( Sahne 2: Elsa’nın evi. Odada masa, koltuklar, kitaplık vardır. Einstein masada oturmuş, gazete okumaktadır. Masanın üzerinde Einstein’ın çalışma kağıtları ve kitapları vardır. Ayrıca Eintein, derli toplu görünmektedir. Elsa koltukta oturmuş, dikiş dikmektedir. Kapı çalınır, Elsa açar.Gelen Leo’dur.)
LEO – Merhaba Elsa.
ELSA – Buyurun, hoş geldiniz. (Yerine oturur.)
EINSTEIN – (Ayağa kalkar, elini uzatır.) Hoş geldin dostum, nasılsın?
LEO – (Einstein’ın elini sıkar, koltuğa oturur.) Teşekkür ederim, sen nasılsın?.. Üzgün görünüyorsun?
EINSTEIN – (Elindeki gazeteyi gösterir.Üzgün) Yedi çocuklu bir aile, buzdolabından sızan zehirli gazların etkisiyle uyurken ölmüşler. (Gazeteyi Leo’ya uzatır.Leo üzgün bakar.) Bunu önlemenin bir yolu olmalı.
ELSA – (Ayağa kalkar.) Kahve ister misiniz?
EINSTEIN – Teşekkürler Elsa. İyi olur. (Elsa çıkar.)
LEO – Elsa’yla evlendiniz değil mi?
EINSTEIN – Evet evlendik. Leo, istersen şu laboratuara gidip buzdolabı üzerinde biraz çalışalım. (Işıklar kararır.)
(Einstein ve Leo’nun önünde bir buzdolabı vardır.Çalışmaktan kan ter içinde kalmışlardır.)
EINSTEIN – (Buzdolabının arkasından) Tamam Leo, büyük vidayı ver. (Vidayı takar.) Şimdi küçük vidayı ver. (Alır,takar.) Şu kabloyu bağlar mısın lütfen. (Leo’da buzdolabının arkasına girer. İşte oldu. Bundan sonra pompadan zehirli gaz sızsın da görelim. Çalıştır bakalım Leo. (Buzdolabının arkasından çıkar.)
LEO – (Fişi takar,elini düğmeye götürür.) Umarım korktuğumuz başımıza gelmez. Çalıştırıyorum.
EINSTEIN – Çalıştır. Leo düğmeye basar. Buzdolabından çakal ulumasına benzer ses çıkar. Einstein ve Leo şaşkın kulaklarını tıkarlar.)
EINSTEIN – Leo, tanrı aşkına Leo, kapat şunu!
(Işıklar karar)
(Einstein masa başında çalışmaktadır. Leo heyecanla girer.)
LEO – Einstein! Sevgili meslektaşım, kutlarım! (Elini sıkar.) Nobel Fizik Ödülü almışsın!
EINSTEIN – (Elini sıkarken, gülümseyerek) Evet öyle. Teşekkür ederim.
ELSA – (Girmiştir.) Hoş geldin Leo. Bunu kutlamak gerekir. Ama ben Einstein’ın niçin ödül aldığını hala anlamış değilim.
LEO – (Oturur.Einstein’e) Elsa’ya açıklamadın mı?
EINSTEIN – (Elsa’ya) Benden önceki fizikçiler ışığın parçacık mı, dalga mı olduğuna karar verememişlerdi. Ama ben diyorum ki, ışık parçacıklardan yani fotonlardan oluşuyor. Ve ışık girişimlerde yaptığına göre dalgadır.
ELSA – Işık hem parçacık hem dalga… Benim anlayacağım şekilde örnek versen Einstein. Şöyle gözümde canlansın.
EINSTEIN – Koyun sürüsünü düşün Elsa. Tek tek parçacıklar halindedirler ama, birbirlerine bağlı olarak yaşarlar. Yani gidecekleri yere hep birlikte giderler. Yolda hiçbirisi kaybolmaz. Söz gelimi Dünya’dan Ay’a bir lazer demeti gönderildiğinde böyle olur. Doğası gereği. Yönelimcilerdir. Ayrıca ışık boşlukta yayılır. Ve hızı evrenseldir. Hiçbir cisim yada fiziksel olay ışık hızından daha büyük bir hızla yayılamaz.
ELSA – (Anlamış gibi) Aslan kocacığım! Işığı koyun sürüsüne benzetiyor. Ve Nobel Fizik Ödülü’nü alıyor. (Alkışlar.)
LEO – Sen gene anlamamışsın Elsa. Einstein ışığın yapısını, teknolojide kullanıma yardımcı olabilecek biçimde açıklıyor. Örneğin televizyonun geliştirilmesi, kapıların otomatik olarak açılmasını sağlayan elektrik göz, ışık teknolojisinin ürünleridir.
ELSA – Ha öyle mi. Tamam öyleyse.
LEO – Elbette çok iyi. Einstein! Bu ışık teorinden yola çıkarak atomu da açıklıyorsun. Işıktaki enerji sayesinde atomun parçalanabileceğini…
EINSTEIN – (Gülerek sözü alır.) Evet, atomu da kurtlara benzetiyorum. Elsa’nın anlaması için. Yalnız ve zalim olan kurtlar. Aynı durumda birden fazlası bulunmayan; elektronlar, protonlar, nötronlar ve temel tanecikler. Aralarında koyun alışverişiyle kurt topluluğu. Nükleonlar ve elektronlar. İşte bu e=mc² formülümle kütle, enerji ve ışık hızı arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyorum. Madde katılaşmış bir enerjdir.Eğer madde herhangi bir şekilde enerjiye dönüştürülürse, küçücük bir kütlenin oldukça etkili miktarda enerji ortaya çıkaracağını ifade ediyorum.
LEO – (Elsa’ya) Einstein ünlü bir fizikçi artık. (Einstein’a) Ödül olarak verilen parayı nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsun?
EINSTEIN – Milevya’ya, ilk karıma göndereceğim. Söz vermiştim ona, bir gün para kazanır…
ELSA – (Einstein’ın sözünü keserek kalkar.) Birer kahve içsek hiç de fena olmaz. (Çıkar.)
EINSTEIN – (Leo’ya) Buzdolabından haber var mı?
LEO – AEG Araştırma Enstitüsü beğenmiş ama, patent vermiyor. Biliyorsun İkinci Dünya Savaşı… Dünya ekonomik ve siyasi bir kriz yaşıyor.
EINSTEIN – Evet.
LEO – (Alçak sesle.) Biliyor musun? Adolf Hitler öldürülmen için yirmi bin mark ödül koymuş!
EINSTEIN – (Kendi kendine) Bu kadar değerli olduğumu bilmiyordum. (Leo’ya) Neden peki?
LEO – (Alçak sesle) Neden olacak. Birincisi silahlanmaya karşı her gün bir yerlerde konferans veriyorsun. İkincisi Siyonizme büyük destek veriyorsun. Yahudileri destekliyorsun.
(Işıklar kararır. Sahnenin sağ ve sol tarafındaki bir kürsüde Hitler güya halkına bir konuşma yapmaktadır.)
HİTLER – (İzleyicilere bir süre bakar. Sol eli kemerinde, sağ elini ileriye doğru uzatır.) Üstün Alman ırkı! Amacımız, Alman olmayan bütün ırkları ortadan kaldırmak! Özellikle de yahudileri. Einstein’da bir Yahudi’dir. Gereğinin yapılması… (İzleyicileri süzer.) Üstün Alman ırkı dünyada bin yıl hüküm sürecektir. İlk hedefimiz bin yıl! (Alkışlarla kürsüden iner. Çıkar.)
(Sahne aydınlanır. Einstein ve Elsa kahve içmektedirler.)
EINSTEIN – (Masada kahveden bir yudum alır..) Eline sağlık Elsa.
ELSA – Afiyet olsun. (Kapı vurulur. Leo girer. Oldukça heyecenlı)
LEO – Einstein!
EINSTEIN – (Leo’ya doğru bir iki adım atar.) N’oldu Leo? Otur şöyle. Lütfen sakin ol. Elsa, sevgili meslektaşıma bir kahve getirir misin? (Elsa çıkar.)
LEO – (Kendini koltuğa bırakmıştır.) Einstein! Almanya senin bulduğun e=mc² formülüne korkunç bir uygulama alanı bulmuş! Alman bilim adamları atomu parçalamışlar! Yakında akıl almaz güçlü bir bomba yapabilecekler!
EINSTEIN – (Eli ayağı titreyerek masaya yönelir.) Hayır olmaz! Olmamalı! Bu korkunç bir şey!!! (Kalem ve kağıt alır.) ABD Başkanı Roosevelt’e bu durumu bildireceğim. (Sahne kararır.)
(Hitler’in konuşma yaptığı kürsüde ABD Başkanı Roosevelt görülmektedir.İzleyicileri süzer.)
ROOSEVELT – Çok değerli bilim adamları! Ünlü Alman fizikçi Einstein’dan bir mektup aldım. Hitler atom bombası yapıyormuş. Bu duruma engel olmamı istiyor. Mümkün değil… Rakiplerimiz bomba yaparken bizler boş duramayız. Biz neden atom bombası yapmayalım. Bunu sizden istiyorum. Einstein gibi karşı çıkarsanız eğer… Bilin ki vatan hainisiniz!
(Sahne aydınlanır. Einstein ayağa kalkar. Sahne önüne gelir. İzleyicilere)
EINSTEIN – Ben e=mc² formülünü insanlığın yararına kullanılsın diye bulmuştum. Böyle olmasını hiç istemedim. Atom bombasının yapılmasının yapılmasına, yaşadığım sürece karşı çıktım. Evrenin yasalarını değiştirdim, insanları değiştiremedim.
TUTUMSUZ ÇOCUK

ÇOCUK:Günaydın arkadaşlar,
(Sınıfın sıralarından kalkar Çocuk’un yanına gelir. Siyah, dik yakalı giysisi ile yargıca benzemekledir Öğretmen masası, üstüne serilen örtüyle bir yargıç kürsüsü olarak kullanılacaktır. Yargıç masaya geçer, elindeki tokmağı masaya vurur. Sınıf ayağa kalkar.)
ÇOCUK
Oturun arkadaşlar/ Konuşsun davacılar/ Mahkememiz başlasın/ Gerçekler aydınlansın/ (Sınıflan Tutumsuz’u çağırır.)
Gel buraya Tutumsuz /inat elmen lüzumsuz /Şikayetçi çok senden /Kaçmak yok mahkemeden
TUTUMSUZ (Atkısı paltosunun cebinden sarkmış,eldiveninin biri yok, bir ayağında beyaz spor ayakkabı ötekinde siyah ayakkabı, isteksiz arkadaşlarının itelemesi ile öne çıkar.)
Kaçmam ben mahkemeden/ Korkmuyorum kimseden/ Bilmek isterim neden /Şikayetçiler benden
(Bu sırada yine sınıfın içinden Kalem, Silgi, Palto, Suluboya, Defler ve Kumbara’nın ağlamaklı sesleri duyulur,)
YARGIÇ:Çocuklar tanık olsun/Yaklaşsın biraz sanık/Konuşsun davacılar/Açıklansın acılar
TUTUMSUZ (küçümseyerek güler)
Davacılar da kimmiş/K,m bana suçlu demiş/unutmayınız sakın/öfkelenmem çok yakın
ÇOCUK:Bu sözlere kim gülsün/ hem suçlu hem güçlüsün/tutumsuz bir çocuksun
YARGIÇ davacı kalem gelsin/dertlerini söylesin
KALEMLelinde ucu kırılmış her tarafı kemirilmiş kocaman bir kalemle gelir)
Şu halime bir bakın/ölümüm hemen yakın/daha dün yepyeniydim/iş yapmadan eskidim
Ezdi ısırdı beni/yerlere attı beni/çöplükteydim az önce /çıktım sizi görünce
Bir resim yapamadan /Bir yazı yazamadan/ Döküldü boyalarım Kırıldı hep uçlarım (Eliyle Tulumsu z’u göstererek)
Davacıyım ben ondan/ Şu tutumsuz çocuktan
TUTUMSUZ (Omuz silkerek)
Verecekseniz eğer Onun sözüne değer Başka bir şey söylemem /Alt tarafı bir kalem
ÇOCUK :Zaman yitirmeyelim / Silgiyi dinleyelim
SİLGİ: Silgi değil lokumdum /Mis gibi idi kokum /Ezdi ısırdı beni/ Yerlere attı beni Bir yanlış silemedim/
Bir hata düzeltmedim/ Kalmadı güzel rengim iş görmeden eskidim (Eliyle ile Tutumsuzu göstererek)
Davacıyım ben ondan/ Şu tutumsuz çocuktan
TUTUMSUZ: Hoşlanmıyor hiç benden/usandım bu silgiden/
ÇOCUK: Pltoyu da görelim /onu da dinleyelim
PALTO: ( Yırtık ,sökük,leke içinde paltosuyla bir çocuk)
Üstüm yemek listesi/cebim çöp tenekesi/(ceplerini boşaltır.Bir sürü ıvır zıvır dökülür yere)
Yırtık sökük her yanı/kopuk tüm düğmelerim/eskici almaz beni/yer bezi yapmaz beni/sahibim sevmez beni/
Kimseler giymez beni(ağlamaya başlar, tutumsuzu göstererek ) Davacıyım ben ondan/şu tutumsuz çocuktan
TUTUMSUZ: (zorla gülümsemeye çalışarak)
Palto biraz kirliyse/çabucak eskidiyse/ne var bunda ne çıkar/paltoya da kim kanar
ÇOCUK: Suluboya suluboya /hemen gelsin buraya
SULUBOYA: (Bir çocuk .içinde boya kalmamış bütün
renkleri birbirine karışmış kocaman bir suluboya kutusu ire gelir.)
Dağları çiçekleri ‘/Rengârenk böcekleri/Güneşi denizleri/Minimini evleri/Hepsini ben boy ardı m
Mutlulukla yaşardım/ Ne imiş demeyiniz/ Yanılıp içmeyiniz/Şimdi bir çorba m
Bu çocuktan yoruldum(Eliyle Tut um s üz1 u göstererek)
Davacıyım ben ondan/Bu tutumsuz çocuktan
TUTUMSUZ Yetti çektiğim sizden/Sıkıldım hepinizden
ÇOCUK Davacılar çoğaldı/ geride kimler kaldı/
Konuşmayan kalmasın/ Defter buraya gelsin
DEFTER (Elinde yırtık sayfaları gelişigüzel koparılmış, karalanmış büyük bir defterle bir çocuk gelir.)
Şişman bir defter idim Umutla Bekler idim
Kirletti ak tenimi / kopardı bedenimi / ağzım burnum çarpıldı /
Kabım ortam kalmadı /kimse dönüp bakmadı (eliyle davacıyı göstererek)
Davacıyım ben ondan /şu tutumsuz çocuktan

ÇOCUK :Ne dersiniz acaba /utandınız galiba /kumbaraya soralım/o ne diyor bakalım
KUMBARA: (kocaman boş bir kumbara ile gelir)
Bomboştur benim içim /açlıkta öleceğim/ yoktur hiç yiyeceğim/zavallı mideciğim
Bir bayramdı annesi / para attı içime/şıngır şıngırdı sesi /sevinç aktı içime
Öyle bir yutmuşum ki/boğulacaktım sanki
İçim bomboş tamtakır /görenler hurda sanır/
davacıyım ben onda /şu tutumsuz çocuktan (ağlayarak gider)
DAVACILAR: Davacıyız biz ondan/ şu tutumsuz çocuktan
ÇOCUK : İşte hepsi davacı /şu halleri ne acı/
cezalansın bu çocuk/hem de şimdi çarçabuk
DAVACILAR: cezalansın bu çocuk/hem de şimdi çarçabuk
YARGIÇ: (Tokmağı ile masaya vurur)
Davacılar susunuz /konuşacak tutumsuz /kendisini savunsun /yargımız haklı olsun
TUTUMSUZ: (ÇOK UTANMIŞTIR Sıra ile davacılara bakar onlara yaklaşır ,davacılar arkasını döner)
Kabul ettim suçluyum/tutumsuz bir çocuğum/inanın pişman oldum/gerçekten utanç duydum
Beni bağışlarsanız/ Bir fırsat sunarsanız/Tutumlu olacağım /Sözümde duracağım.
İyileşmem demeyin/ Hemen cevap vermeyin/ Cezamı erteleyin Bir kez daha deneyin
YARGIÇ (Düşünür. Davacılara bakar. Onların da sessiz onayını alır.)
Pekala öyle olsun/Suçlamalar son bulsun
Tulumlu olacaksan/Sözünde duracaksa n
TUTUMSUZ Sözümde duracağım/ Tutumlu olacağım
ÇOCUK Yemişleri bölelim/ Hep birlikle yiyelim
(Çocuklar sevinçle yemişlerini yemeye koyulurlar) TUTUMSUZ ÇOCUK
ÇOCUK:Günaydın arkadaşlar,
(Sınıfın sıralarından kalkar Çocuk’un yanına gelir. Siyah, dik yakalı giysisi ile yargıca benzemekledir Öğretmen masası, üstüne serilen örtüyle bir yargıç kürsüsü olarak kullanılacaktır. Yargıç masaya geçer, elindeki tokmağı masaya vurur. Sınıf ayağa kalkar.)
ÇOCUK
Oturun arkadaşlar/ Konuşsun davacılar/ Mahkememiz başlasın/ Gerçekler aydınlansın/ (Sınıflan Tutumsuz’u çağırır.)
Gel buraya Tutumsuz /inat elmen lüzumsuz /Şikayetçi çok senden /Kaçmak yok mahkemeden
TUTUMSUZ (Atkısı paltosunun cebinden sarkmış,eldiveninin biri yok, bir ayağında beyaz spor ayakkabı ötekinde siyah ayakkabı, isteksiz arkadaşlarının itelemesi ile öne çıkar.)
Kaçmam ben mahkemeden/ Korkmuyorum kimseden/ Bilmek isterim neden /Şikayetçiler benden
(Bu sırada yine sınıfın içinden Kalem, Silgi, Palto, Suluboya, Defler ve Kumbara’nın ağlamaklı sesleri duyulur,)
YARGIÇ:Çocuklar tanık olsun/Yaklaşsın biraz sanık/Konuşsun davacılar/Açıklansın acılar
TUTUMSUZ (küçümseyerek güler)
Davacılar da kimmiş/K,m bana suçlu demiş/unutmayınız sakın/öfkelenmem çok yakın
ÇOCUK:Bu sözlere kim gülsün/ hem suçlu hem güçlüsün/tutumsuz bir çocuksun
YARGIÇ davacı kalem gelsin/dertlerini söylesin
KALEMLelinde ucu kırılmış her tarafı kemirilmiş kocaman bir kalemle gelir)
Şu halime bir bakın/ölümüm hemen yakın/daha dün yepyeniydim/iş yapmadan eskidim
Ezdi ısırdı beni/yerlere attı beni/çöplükteydim az önce /çıktım sizi görünce
Bir resim yapamadan /Bir yazı yazamadan/ Döküldü boyalarım Kırıldı hep uçlarım (Eliyle Tulumsu z’u göstererek)
Davacıyım ben ondan/ Şu tutumsuz çocuktan
TUTUMSUZ (Omuz silkerek)
Verecekseniz eğer Onun sözüne değer Başka bir şey söylemem /Alt tarafı bir kalem
ÇOCUK :Zaman yitirmeyelim / Silgiyi dinleyelim
SİLGİ: Silgi değil lokumdum /Mis gibi idi kokum /Ezdi ısırdı beni/ Yerlere attı beni Bir yanlış silemedim/
Bir hata düzeltmedim/ Kalmadı güzel rengim iş görmeden eskidim (Eliyle ile Tutumsuzu göstererek)
Davacıyım ben ondan/ Şu tutumsuz çocuktan
TUTUMSUZ: Hoşlanmıyor hiç benden/usandım bu silgiden/
ÇOCUK: Pltoyu da görelim /onu da dinleyelim
PALTO: ( Yırtık ,sökük,leke içinde paltosuyla bir çocuk)
Üstüm yemek listesi/cebim çöp tenekesi/(ceplerini boşaltır.Bir sürü ıvır zıvır dökülür yere)
Yırtık sökük her yanı/kopuk tüm düğmelerim/eskici almaz beni/yer bezi yapmaz beni/sahibim sevmez beni/
Kimseler giymez beni(ağlamaya başlar, tutumsuzu göstererek ) Davacıyım ben ondan/şu tutumsuz çocuktan
TUTUMSUZ: (zorla gülümsemeye çalışarak)
Palto biraz kirliyse/çabucak eskidiyse/ne var bunda ne çıkar/paltoya da kim kanar
ÇOCUK: Suluboya suluboya /hemen gelsin buraya
SULUBOYA: (Bir çocuk .içinde boya kalmamış bütün
renkleri birbirine karışmış kocaman bir suluboya kutusu ire gelir.)
Dağları çiçekleri ‘/Rengârenk böcekleri/Güneşi denizleri/Minimini evleri/Hepsini ben boy ardı m
Mutlulukla yaşardım/ Ne imiş demeyiniz/ Yanılıp içmeyiniz/Şimdi bir çorba m
Bu çocuktan yoruldum(Eliyle Tut um s üz1 u göstererek)
Davacıyım ben ondan/Bu tutumsuz çocuktan
TUTUMSUZ Yetti çektiğim sizden/Sıkıldım hepinizden
ÇOCUK Davacılar çoğaldı/ geride kimler kaldı/
Konuşmayan kalmasın/ Defter buraya gelsin
DEFTER (Elinde yırtık sayfaları gelişigüzel koparılmış, karalanmış büyük bir defterle bir çocuk gelir.)
Şişman bir defter idim Umutla Bekler idim
Kirletti ak tenimi / kopardı bedenimi / ağzım burnum çarpıldı /
Kabım ortam kalmadı /kimse dönüp bakmadı (eliyle davacıyı göstererek)
Davacıyım ben ondan /şu tutumsuz çocuktan

ÇOCUK :Ne dersiniz acaba /utandınız galiba /kumbaraya soralım/o ne diyor bakalım
KUMBARA: (kocaman boş bir kumbara ile gelir)
Bomboştur benim içim /açlıkta öleceğim/ yoktur hiç yiyeceğim/zavallı mideciğim
Bir bayramdı annesi / para attı içime/şıngır şıngırdı sesi /sevinç aktı içime
Öyle bir yutmuşum ki/boğulacaktım sanki
İçim bomboş tamtakır /görenler hurda sanır/
davacıyım ben onda /şu tutumsuz çocuktan (ağlayarak gider)
DAVACILAR: Davacıyız biz ondan/ şu tutumsuz çocuktan
ÇOCUK : İşte hepsi davacı /şu halleri ne acı/
cezalansın bu çocuk/hem de şimdi çarçabuk
DAVACILAR: cezalansın bu çocuk/hem de şimdi çarçabuk
YARGIÇ: (Tokmağı ile masaya vurur)
Davacılar susunuz /konuşacak tutumsuz /kendisini savunsun /yargımız haklı olsun
TUTUMSUZ: (ÇOK UTANMIŞTIR Sıra ile davacılara bakar onlara yaklaşır ,davacılar arkasını döner)
Kabul ettim suçluyum/tutumsuz bir çocuğum/inanın pişman oldum/gerçekten utanç duydum
Beni bağışlarsanız/ Bir fırsat sunarsanız/Tutumlu olacağım /Sözümde duracağım.
İyileşmem demeyin/ Hemen cevap vermeyin/ Cezamı erteleyin Bir kez daha deneyin
YARGIÇ (Düşünür. Davacılara bakar. Onların da sessiz onayını alır.)
Pekala öyle olsun/Suçlamalar son bulsun
Tulumlu olacaksan/Sözünde duracaksa n
TUTUMSUZ Sözümde duracağım/ Tutumlu olacağım
ÇOCUK Yemişleri bölelim/ Hep birlikle yiyelim
(Çocuklar sevinçle yemişlerini yemeye koyulurlar)

 
  Bugün 2 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol